8 Aralık 2016 Perşembe

AŞK VE TUTKU
"Aşk Lotus çiçeği, Şehvet ise o çiçeğin içinden yükseldiği çamurdur"
Hepimizin çok yakından tanıdığı, yaşadığı ya da yaşadığını sandığı, bazılarının acısına maruz kaldığı ve bazılarının ise gözlerinden yıldızlar gibi ışık saçtırdığı şey "Aşk".
Birçok tanımı olmasına karşın ben önce dünyanın en saf ve en temiz duygularına sahip çocuklarımızın algısında ki Aşk tanımları ile başlamak istiyorum. Bakın çocuklar Aşk'ı nasıl tanımlamışlar;
- "Aşk birlikte yemeğe gittiğimiz zaman sevgilimizin kendi kızarmış patateslerini bizim tabağımıza koyması ve bizim tabağımızdan hiçbir şey almamasıdır"
- "Aşk kocamız çok terliyken ve kötü kokuyorken bile ona "Sen Bruce Willis'ten daha yakışıklısın" demektir."
-"Aşk bir kızın parfüm sıkması, erkeğin traş kolonyası sürmesi ve birbirlerini koklamaya başlamasıdır.”
Bu çocuksu bakışlar dışında aşk'a filozofların yüklediği anlamlara bakalım birde;
Sokrates "Aşkın gizemlerini yaşayan birisi,bir yansıma ile değil,gerçeğin ta kendisi ile temasta olacaktır. Aşkı bilen gerçeğide bilir. Çünkü Aşk ve gerçek tek bir deneyimin iki adıdır" der. Tabi burada bahsedilen gerçek aşktır.
Platon " Aşk,ciddi bir akıl hastalığıdır" derken,
Charles Bukowıski " Aşk,gerçekliğin ilk ışıklarında yok olacak bir sistir" der.
Sigmund Freud ise, biyolojik olarak bakıldığında hormonlar açısından Aşk'ın Cinsellikten başka bir kaynağı olmadığını söyler.
Aslında Aşk tanımını en iyi yapacak kişiler,bir fıkrada Nasrettin Hoca'nın damdan düştüğünde başına toplananlara söylediği "..bana damdan düşen birini getirin" sözündeki gibi gerçek Aşkı yaşayan kişilerdir.
Günümüzde yaşanan ve bilinen Aşklar hormonlarımızdan kaynaklanan biyolojik bir dürtüden ibarettir. Böyle olunca da kolaylıkla değişebilen duygular içeriyor. Yani en küçük bir hormonal değişimde o güne kadar çok değer verip yücelttiğimiz o büyük Aşk birden bire yok olabiliyor.
Yazımın başında da "aşk yaşadığını sanan" diye bir ifade kullanmıştım. Burada kastettiğim kişiler bedensel tutkularına aşk diyenlerdir.
Aşk ve gerçek aşkı birbirinden ayırmak gerekli. Bu ayrımı daha iyi anlayabilmek için birkaç karşılaştırma yapmak yararlı olacaktır;
-Bilinen Aşk maskeli dolaşmak gibidir ve taraflar bu maskenin arkasında gizlidir. Gerçek aşk maske içermez doğal ve çıplaktır.
-Aşkta karşılıklı istekler bulunur ancak gerçek aşkta istekler yerine paylaşım yaşanır.
-Aşkta kişiler "çifte kumru" modunda sürekli içiçe geçmiş durumda ve birbirlerini nefessiz bırakırlar,gerçek aşkta böylesi içine geçmişlik yerine karşılıklı özgürlükler tanınır ve yaşam alanı açılır. Böylece Aşk ruhsal olarak beslenir ve güçlenir.
-Sıradan aşk egoyu beslerken,tarafları birşeyleri yapmak zorunda bırakır. Kişiler bunu görev olarak görürler. Gerçek aşk ise koşulsuz ve karşılıksız paylaşım getirir.
-Sıradan aşk biyolojiktir ve bedenden doğar,gerçek aşk ise öz bilinç ve benlikten doğar.
-Sıradan aşk sevgiliye bağlılık gerektirirken,gerçek aşkta bağlılık yerine özgürlük vardır.
-Sıradan aşk sürekli karşılıklı ilgi göstermeyi neredeyse zorunlu kılarken, gerçek aşkta dozunda ve yeterince ilgi esastır
OSHO " Gerçek aşkın hizmetkarı ol,ancak asla bir sevgiliye uşaklık etme. Aşk ruhun gıdasıdır. Vücut için besin neyse ruh içinde aşk odur. Aşksız ruh zayıf düşer.
Ve hiçbir devlet,din ve kurum insanların güçlü ruhlara sahip olmasını istemez, çünkü aşk dolu ruhsal enerjiye sahip bir insan mutlaka isyankar olur. Aşk İnsanı isyankar ve devrimci yapar" diyor bir kitabında.
Gerçek aşkın odağında sonsuz bir sessizlik,huzur ve dinginlik vardır. Aynı zamanda sınırsız heyecan ve yoğun duyguları içerir.
Kişi kendi ruhunu ortaya çıkarmadan ve egosundan sıyrılmadan gerçek aşka ulaşamaz. Bu süreçte yaşadığını sandığı aşk tamamen bir yanılsamadır.
Kendinden kaçan,kendini bilmeyen,öze dönememiş ve kendisiyle barışık olmayan bir İnsanın bir başkasını sevip aşık olmasını beklemek tam bir hayaldir.
Gerçek aşkı  bulmanız ve yaşamanız dileğimle Aşk dolu günler dilerim.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder