31 Ocak 2017 Salı


TAHTACILAR
"Tahtacı diye bizi hakir görmeyin,
Arifiz, kâmiliz, erenlerdeniz;
Bizi tanımadan karar vermeyin
Erenler yolunu sürenlerdeniz..." Ozan Hasan Akburak
Tahtacılık,Saklanmak ve griye boyanmak zorunda bırakılan Anadolu mozaiğinin bir rengidir bu ülkede.
Tahtacılık ismi aslında ne bir soy, ne de bir inançtan gelmektedir. Bu isim tamamen bu topluluğun yapmış oldukları işleriyle ilgili olarak aldıkları bir isimdir.
Tahtacılar diye adlandırılan bu grubun üyeleri aslında Doğa İşçisi ve ağaç eridirler.
Ancak maalesef bu mesleği tercih etmeleri, yani tahtacılık mesleğini seçmeleri kendi özgür iradeleri gerçekleşmemiştir.
Anadolu'ya geldiklerinde inançlarından dolayı karşılaştıkları baskı, zulüm ve ötekileştirme sonucu dağlık ve ormanlık bölgelere kaçmak ve saklanmak zorunda bırakılmışlardır. Yaşamda kalabilmek, katledilmemek adına bu topluluğa dayatılan dağlık ve ormanlık alanlarda ki zorunlu yaşam, bu insanları tek geçim kaynağı olabilecek ağaç işçiliğine yöneltmiştir. Zamanla ağaç işçiliği ile üretilen ürünler yerel pazarlarda satılmaya başlanmış ve böylece bu halk Tahtacılar ismini almıştır.
Tahtacı kavramının tanıtımından sonra biraz da bu topluluğun köken ve inanç sistemine bakmakta yarar var.
Sayıları hakkında net bir rakam ifade edilemeyen ve genellikle içe dönük olarak kültürlerini yaşayan ülke mozaiğinin az bilinen bir kesiti tahtacılar.
Ağırlıklı olarak Ege ve Akdeniz bölgelerinin ormanlık yörelerinde yaşayan, Osmanlı döneminde ve kısmen günümüzde ağaç işçiliğiyle uğraşan ve Anadolu'da ki diğer Alevilere göre biraz daha katı ve kapalı toplum olan Alevi Türkmenlerdir.
Kökenleri- Ataları konusunda iki farklı görüş bulunmaktadır.
Bir görüşe göre ataları,Oğuz boylarına bağlı Ağaçeriler'dir. Timur,Türkistan ve Horasan'ı egemenliği altına alınca, yurtlarını terk etmek zorunda kalan Ağaçeriler'in bir bölümü İran'a, çoğunluğu da Anadolu'ya yerleşti.
Diğer bazı kaynaklara göre ise Tahtacılar, tarihi Hunlar'a dayanan bir soya sahiptirler. Büyük Hun İmparatorluğu'nun yıkılışından sonra Batıya göç eden Hunların bir kolu 395 tarihinde Erzurum üzerinden Anadolu’ya gelmiştir. Büyük bir göç dalgası da 466'da gerçekleşmiş, Avrupa Hunları’na bağlı Ağaçeri Türk boyları Anadolu’ya gelmişler ve yerleşmişlerdir. Moğollar'ın Anadolu'yu işgal etmesi üzerine, buraya gelmiş olan Ağaçeriler bu kez Suriye ve Irak'a göç ettiler. Bunlardan bazılarının Timur'un ölümünden sonra 1405 yılında yeniden Anadolu'ya döndüğü ve bu dönemlerden itibaren 'Tahtacılar' olarak anıldığı kabul edilir.
Fatih Sultan Mehmet'in, 1453 yılında İstanbul'un Fethi sırasında kullanılan gemilerin yapımı için, Balıkesir' in Kaz dağları'ndaki köylerden Tahtacıları da getirdiği bilinir.
Zamanla yerleşik yaşama geçmeye başlayan Tahtacılar günümüzde daha çok Adana, Mersin, Antalya, Denizli, Isparta, Burdur, Muğla, Aydın, İzmir, Manisa, Balıkesir, Çanakkale gibi illerde görülmektedir.
Şamanizm ile Alevilik inanç ve törelerinin harmanlanmış olduğu bir inanç biçimine sahiptir tahtacılar. Bu inanç biçiminin temeli olan Doğa ve Kadına verilen önem ileri seviyededir. Doğa'yı yaşamın kaynağı olarak görmüşlerdir.
Kadın-Erkek ilişkilerine yaklaşımlarını ise şu cümleden anlamak mümkündür.
"Kadını er değil, ar korur". Erkek kadının muhafızı ve gardiyanı değildir. Toplumda kadın,erkek ile aynı statüdedir.
Tahtacılar tarih boyunca hep doğayla iç içe yaşamışlardır. Ancak günümüzde bir kısım halk, Cumhuriyet ilan edildikten sonra azalan kamusal baskı nedeniyle Ziraat, Esnaflık, Memurluk, Serbest Meslek vb. meslek gruplarına da yönelmiştir.
Anadolu da yaşayan diğer tüm Aleviler gibi, Tahtacı Aleviler de, toplumda Alevilere karşı yapılan katliam,baskı ve zulüm'lere maruz kalmışlardır. (Ortaca olayları vb.)
Bilinmelidir ki Tahtacılar ülke için bir renktir ve bu kültür yeni nesillere aktarılmak üzere korunup yaşatılmalıdır. Bunun başarılmasının en temel yolu, bu kültüre sahip insanların kimseye benzemeden, kendileri kalarak,kendi öz kültürlerine sahip çıkmalarından ve yeni kuşağa aktarmalarından geçer.
                             




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder